İnsanlar, doğumundan ölümüne kadar doğrudan ya da dolaylı olarak pek çok davranış kazanır. İnsan yaşamının belirleyicisi olan bu davranışlar, öğrenme sonucu hayatımızın özünü oluşturmaktadır. Öğrenme hayatımız, yaşayarak deneyim sahibi olduklarımız, sosyal çevremizdeki bireylerden edindiklerimiz, nasıl olduğunun farkına bile varmadan öğrendiklerimiz ve bilinçli olarak aldığımız eğitimlerin sonucu olarak edindiklerimiz bilgiler olarak açıklanabilir. İster kasıtlı ister kasıtsız iki durumda da öğrenmenin gerçekleşmesi mümkündür. Burada zaman ve mekân sınırlaması yoktur. Her an ve her yerde bir kavram bilgisine sahip olabiliriz.
İstenç dışı ya da rutin olarak günlük hayatımızda edindiğimiz öğrenmelerin dışında istemli yani kasıtlı olarak edindiğimiz öğrenmeler, insan olma gereğini yerine getirmede önemli bir role sahiptir. Bu öğrenmelerin gerçekleştirilmesinde eğitim faktörü devreye girmektedir. Özellikle son asırda sürekli gelişen ve değişen bilgi çağımızda; değişim ve gelişimlere ayak uydurmak, elzem ve zaruri bir hal almıştır. İfade edilen bu durum sadece gerekli olan bilgi ve becerilerin edilmesiyle gerçekleştirilebilir. Çünkü bireyin donanımlı hale gelmesini sağlayan temel unsur eğitimdir.
Bilhassa teknolojinin hızla gelişmesiyle birlikte eğitimde görülen değişim ve yenileşme, öğrenmenin yanında öğrenme sürecini de ön plana çıkarmıştır. Bu süreçte, önemli olan bilgilerin bireylere doğrudan aktarılması değil kişinin ihtiyaç duyduğu bilgilere nasıl ulaşılacağını öğretilmesi önem kazanmıştır. Tam da bu öneme haiz bilgiden yola çıkarak öğrenmeyi öğrenme olarak adlandırdığımız; kişinin kendi öğrenmelerini organize ettiği, ihtiyaçlarının farkında olduğu, bilgiye erişme yollarını bildiği birtakım kazanımlar ortaya çıkmaktadır.
Kişilerin kendi öğrenmelerinden sorumlu olduğu, kendileri için uygun olan en iyi öğrenmenin yollarını bildikleri bu öğrenme; eğitime de yeni bir bakış açısı kazandırmıştır. Bu bağlamda öğrenmeleri kolaylaştırmak ve öğrenenlerde öğrenme gücünü artırmak için bazı çalışmalar yapılmalıdır. Amaca hizmet etmesi bakımından maddeler halinde verilen ve öneri niteliği taşıyan aşağıdaki örnekler, öğrencilerde öğrenme gücünü artıracaktır:
- Başlangıç olarak anahtar kelimeler ve şekiller kullanılarak gerçekleştirilen bir not tutma tekniği olarak tanımlanan zihin haritaları; beynin sol tarafında aktif olan mantık, analiz ve dili kontrol ederken yaratıcı ve görsel işlevleri de kullanarak sağ yarım küreyi de aktif hale getirir. Bu yöntem sayesinde bilgiyi yakalamak için gereken süreyi ciddi anlamda kısaltır ve beynin her iki tarafından da faydalanan evrensel bir hafıza tekniği olarak kullanılır. Öğretmenler tarafından kullanıldığı takdirde ders içeriklerinde konular daha iyi iletilebilir ayrıca dersler daha fazla çeşitlilik kazanır. Görsel ve metin ögelerinin birleştirilmesiyle beynin her iki yarısını harekete geçirerek belleği güçlendirir ve öğrencilerin öğrenilen bilgileri kısa sürede hatırlamasını kolaylaştırır.
- Eğitim, bir çocuğun hayatını belirleyen en önemli şeylerin başında gelir. Hepimizin bildiği üzere eğitim ailede başlar. Bundan dolayı aile; çocuğun öğrenmesinde ilgiyi ve öğrenme isteğini sağlamakla mükelleftir. Ailenin tutumu ve sevgisi çocuklar için temel bir ihtiyaçtır. Çocuklar ailelerini model olarak alırlar. Özellikle 0-6 yaş döneminde anne-babayı taklit etme özelliği vardır ve çocuğun kişiliğinin temellerinin atıldığı bu evrede çocuğun ev ortamında ebeveyninden gördükleri şeyler doğrudan içlerine sirayet eder. Sözün değil davranışların taklit edildiği bu yaş gruplarında ebeveynler, öğrenmeyi isteklendirecek ortamlar oluşturup rol model olmalıdırlar.
- Öğrencilerin öğrenmeyi öğrenmelerini sağlamak, eğitimin temel politikası haline getirilmelidir. Şayet bu gerçekleştirildiğinde öğretmenlere çok büyük bir görev düşmektedir. Çünkü öğretmen; öğrencilere, öğrenmeyi öğretecek temel kaynak ve temel kılavuz görevini ifa etmelidir. Tabii öğrenmelerin etkili ve kalıcı bir şekilde gerçekleşebilmesi için sadece öğretmenlerin anlattıklarını dinleme, tasdik etme, gözlemleme, tekrar etme yeterli değildir. Öğrenciler edilgen değil aktif bir şekilde sürece dâhil olmalıdır. Bundan dolayı öğretmenler; öğrencileri öğrenmeyi isteklendirmeli, öğrenci isteklerine açık olmalı, kendilerini ifade etmelerine fırsat vermeli, ders içeriklerini ihtiyacı giderecek şekilde eğlenceli hale getirmeli ve bireyin kendi kendine öğrenmesini kolaylaştıran öğrenme stratejilerini kullanmalıdır.
- Merak ve öğrenme birbirlerinin neden sonucu gibidir. Öğrencilerde öğrenmeyi öğrenme kavramını benimsetmek için meraklı olmayı dolayısıyla soru sorma alışkanlığını kazandırmalıyız. Albert Einstein, “Bir insanın zekâsı, verdiği cevaplardan değil; soracağı sorulardan anlaşılır.” sözünde öğrenmenin soru sorarak elde edilebileceğine vurgu yapmıştır. Merak duygusu, insanlara yeni ve farklı bir şeyler öğrenmeye zorlayan, harekete geçiren, düşünmeye ve araştırmaya sevk eden en güçlü duygudur. Bundan dolayı bireylerde öğrenme duygusunu yüksek tutmak, sorgulayıcı bakış açısını kazandırmak için meraklarını diri tutacak etkinlikler ve telkinler verilmelidir. Aşağıdaki vecizeler, bu öneme haiz konunun önemini özetler niteliktedir:
Thomas Gray: “Bitmek bilmeyen bir merak, yaşlanmamak için en önemli ilaçtır.”
W. Arthur Ward: “Merak öğrenme mumunun fitilidir.”
Albert Einstein: “Özel bir yeteneğim yok, sadece tutkuyla meraklıyım.”
- Tüm öğrenmeler bilinçli bir şekilde gerçekleşmez. Resmi programların dışında olup herhangi bir şekilde yazılı ya da açık bir şekilde ifade edilmeyen ve örtük öğrenme olarak tanımladığımız bu kavram bazı öğrenmelerin temelini oluşturur. Örneğin evin içinde gözü kapalı her yere gidebiliyorsak, okulun yolunu ezberimizde görselleştirebiliyorsak bunu örtük öğrenmeye borçluyuz. Çünkü sürekli tekrarladığımız bazı davranışlar bilinç dışı olarak zihnimizde kavramsallaştırılır ve öğrenme haline getirilir. Elle tutulup gözle görülmeyen bir program olmasına rağmen öğretim programlarının tek başına yapamayacağı bazı kazanımları gerçekleştirme konusunda oldukça önemli bir yere sahiptir. Çünkü gerçekleştirilmesi gereken bazı hedefler – değerler eğitimi gibi- sadece bilgi aktarımlarıyla mümkün olmayabilir. Öğretmenlerin okul içerisinde sergilediği olumlu bir davranış, öğrenciyi derinden etkileyip onun kalbine dokunabilir. Sadece okul içerisinde değil çocuğun bulunduğu her yerde uygulanabilen, sosyal ve ahlaki anlamda gelişmesine yardımcı olan, inançlarını geliştiren uygulamaların tümü olarak değerlendirmek yerinde olacaktır. Bundan dolayı bazı öğrenmeleri kazandırmak için öğrencileri uygun ortamlarda bulundurmak amaca hizmet edebilir. Mesela ders aralarındaki 10-15 dakikalık sürelerde öğrencileri dinlendirecek, düşünmelerini sağlayacak bazı sesler –klasik müzik vb.- tüm koridorlarda alçak bir sesle dinletilebilir. Bu basit sesler öğrencinin isteği dışında zihne ulaşacağı için örtük olarak bazı kazanımları onlara ulaştırabiliriz. Söz gelişi örtük öğrenme sırasında insanlar özel bir çaba sarf etmedikleri için dikkat dağınıklığı yahut sıkılma söz konusu değildir. Bundan dolayı bazı davranışları onların çabalarının dışında aktarmamız zaruridir. Bu vesileyle onlara bazı kazanımları kazandırma aşamasında bazı yükten kurtarmış da oluruz. Sadece göz görmez, kulak işitmez, dil tatmaz… İnsan beyni tüm bu davranışları –biz farkında olmadan- farklı şekillerde farklı zamanlarda, farklı kişilerden alabilir. Yeter ki bu öğrenmeleri sistemli bir hale getirebilelim.
- Öğrenciler sadece okulda öğrendikleriyle kalıcı bir öğrenme sağlayamazlar. Okul kadar ev ortamında ne kadar öğrenebildikleri de ciddi anlamda önem arz eder. Bundan dolayı öğrencileri sıkmayacak nitelikte ev ödevleri verilmelidir. Bunun yanı sıra öğrencinin ev ödevlerinde yardım almaları önemlidir. Ödevlerdeki temel mantık; bağımsız olarak çalışabilme, bilgiye erişebilme becerilerini aşılamak ve sorumlu bireyler olmalarına vesile olmaktır. Verilecek ödevler çocuğun rahat yapabileceği, erişebileceği, araştırıp bulabileceği nitelikte olmalıdır ki öğrenmeye olan heves artsın. Yoksa onların kapasitesini aşan ağır görevler çocuğu strese, isteksizliğe ve sorumsuzluğa itecektir. Böyle durumlarda öğrenmeye olan merakın yok olması kaçınılmazdır.
Yorumlar
Yorum Gönder